ARABAN

                              1977 Yılı mayıs ayının 12 sinde hububat alımı yapmak üzere Gaziantep'e bağlı Araban ilçesine şef

          eksper olarak görevlendirildim.13 Mayıs 1977 günü,Yine Araban ekibine depo memuru olarak görevlendirilen İskenderun                      şube Müdürlüğü personeli Yalçın Akgüner ile beraber ranza ve yataklarımızla birlikte Araban'gitmek üzere yola çıktık oto-

        büse binmeden önce Kozan Ajans Muhasebecisi Talat Koçak'la  karşılaştım. Araban'a  görevli  gittiğimi  söyleyince  bana      

        bekçi  Vakkas'a çok selam söyle dedi.Bende tabi söylerim dedim.Talat bey bir yıl önce Araban da görev yapmıştı.4 saatlik      

        yolculuktan sonra G.antep'e Oradanda Araban Otobüsü ile 2 saat süren yolculuktan sonra Araban İlçesine geldik.

                                      Araban  İlçesi G.Antep'in  kuzey doğusunda 25 bin  nüfuslu bir ilçe,Gaziantep'e  63 Km. mesafededir.           

          Araban arasında Yavuzeli ilçesini çıkışından başlayan karadağ'ın her iki yamacı fıstık ağaçlarıya kaplıdır.

                                      Otobüsümüz Araban belediyesinin Önünde durdu.Ranza ve yataklarımızı indirdik.Orada bulunanlara 

        Toprak Mahsullelleri Ofisinin binasının nerede olduğunu sordum.Sorduğum kişi bir dakika dedi,az ileride duran bir kişiye

         Vakkas diye seslendi,gel arkadaşlara Ofisin yerini göster dedi.Bende Talat beyin Vakkasa selam söyle sözünü hatırladım.

         Vakkas yanımıza gelince ben hemen,Vakkas,Talat beyin selamı var dedim.Vakkas ta Talat bey diye birini tanımam beyim 

         dedi.Neyse kendi kendime demekki bu değilmiş dedim.Vakkas bize Ofis binasının tam karşıda sarı boyalı bina olduğunu

         söyledi.Eşyalarımızı Ofis binasına taşımaya yardım etti.Ben Ofis binasına girerken gözüm,kapıya asılmış bekçi nöbet  lis-    

         tesine takıldı Listede yazılı olan 7 bekçiden 4 ünün adı vakkas'tı Talat beyin benimle dalga geçtiğini o zaman anladım.  

         Ofis binası bir yıl  önce kiralanmış ancak 1976 yılının stokları 1977 yılı mayıs ayında sevk ve satış yoluyla tasfiye edildi-      

         ğinden,bina kirası devam ettirilmiş,geçici görevli bekçiler de işten çıkarılmayarak 1977 yılı alım sezonu için göreve de-        

         vam ettirilmiş..Bina 3 odalı mutfak ve banyosu olan,tek katlı,bahçesi ihata duvarı ile çevrilmiş,idari işlerin yürütülmesne          

         elverişli ve tam Belediye binasının karşısındadır.

                          Üreticiden satın alınacak hububatın stoklanacağı uygun araziyi bulmak ve kiralamak için bir hafta erken gö-  

          rev lendirilmiştim.Alımda kullanacağımız araba baskülü Beldiyeye aitti.Belediye binasının tam önüne kurulmuştu.baskül 

        30 ton çekerliydi bir tek Ziraat bankası vardı.Güvenlik ve asayiş Jandarma tarafından sağlanıyordu.Ertesi gün Kaymakam

         ve Ziraat Bankası ile görüştüm bilgi verdim.Jandarma bölük komutanı Başçavuştu,ürün bedelleri üreticiye nakit olarak 

         TMO binasında ödendiğinden onunlada güvenlik konularını görüştüm.Sadece depolamaya uygun tarla soruşturmaya baş-

         dım.Ertesi gün kahvaltı yaparken çok yakınımızda birden silah sesleri duyulmaya başladı.Bekçi vakkas Şimşek beyim kimse

         dışarı çıkmasın ben şimdi öğrenir gelirim diyerek dışarı çıktı.15 dakika sonra geri geldi,Belediye Binası İle Ofis binası ara-

         sındaki brikethanenin sahibi,Belediye Başkanı Bekir İnci'nin kan düşmanı imiş,Brikethane belediye binasını tam karşıdan

         gördüğü için Brikethane sahibi Beldiye başkanını gördüğü anda Ateş etmeye başlıyor.karşılıklı çatışma çıkıyor ta ki jandar-

         ma müdahele edene kadar devam ediyor.Bu yüzdende Belediye Başkanı kesinlikle dışarı çıkamıyormuş.evi de belediye

         binasının arka kısmındaymış,belediyeden evine belediyenin arka kapısındaki kapıdan girip çıkıyormuş.Beldiyenin duvarla-

         rı mermilerden dolayı delik deşik olmuştu.Bu düşmanlığı bütün Araban halkı bildiği için Kimse müdahale etmiyormuş.

                            Belediye başkanını ziyaret etmem ve bilgi vermem gerekiyordu,ancak hububat depolanacak araziyi kiraladık-

          tan sonra yığın yerlerini yapmak için grayder ve kepçe ihtiyacımızı talep edeceğimden bu görüşmeyi sonraya bıraktım.Ön-

          ce arazi bulmam gerekiyordu.O gün öğleden sonra 1976 yılı hububat alımlarında ürünün depolandığı araziyi görmeye 

         gittik,arazi Araban Adıyaman karayolunun üzerindeydi hububat depolamaya uygundu.zaten geçen yılda hububat stoklan-

         mıştı.Ancak 1977 alım tahminlerimize göre yeterli değildi.bu nedenle karayolunun karşı tarafındaki araziyi de kiralamamız 

         gerekiyordu.Arazilerin 1977 haziran ayında yapılan 16.dönem milletvekili seçimlerinde MHP den G.Antep milletvekili seçi-  

         len Cengiz Gökçek'in babası Mehmet Gökçek'e ait olduğunu öğrendim.Tabi arazilerin durumunu Cengiz beyle konuşma-

        mız gerektiğini,onunda bu akşam G.Antep MHP il başkanlığı binasında toplantı yapacağını öğrendim.Ekip Muhasebecisi

        Yusuf Özdemir Mersin'den ford marka arabasıyla gelmişti.Ogün akşam ben,Yusuf  bey ve Cengiz beyi tanıdığından dola-

        yı bekçi vakkas şimşek'i de yanımıza alarak G.Antep'e gittik.saat 09 civarıydı MHP il başkanlığı binasına çıktık,Cengiz bey

        toplantıdaydı,kapıdaki görevliye kendimizi tanıttım ve Cengiz beyle çok önemli bir mevzuu görüşeceğimi söyledim.Bu akşam

        görüşemezsem bir daha görüşemeyeceğimi biliyordum.Görevli,Vakkas Şimşeği de yanına alarak toplantı salonuna girdi.5

        dakika sonra Cengiz bey görevli ve vakkas ile birlikte yanımıza geldi.göüşeceğimiz konuyu sordu.Ben kendimi tanıttım son-

        ra milletvekilliğini kutladım ve hemen de konuya girdim.Araban'daki arazilerinin hububat depolamaya müsait olduğunu ve 

        eğer uygun gördükleri taktirde kiralamak istediğimizi söyledim.Bana git size Araban'ın ağaları arazi versin,ben vermiyorum

       dedi.Ben yine şok yaşıyordum.sonra bana,ben yarın Araban'a geliyorum,seninle orada görüşelim dedi.Eli boş dönüyordum

       Yolda Vakkas'a Cengiz beyin neden böyle konuştuğunu sordum.Vakkas'ta seçimde MHP ye en az oyun Araban'dan çıktı-

       ğını bu nedenle Cengiz beyin Araban'a kırgın olduğunu söyledi.iki gün içinde hububat alımlarına başlamamız gerektiği hal-

       de arazi işini halledememiştim.o gece sabaha kadar uyuyamadım.Sabah saat 09 civarı Ofisin önünde bir araba durdu,şö-

       för içeri gelerek Cengiz Gökçek'in babası Mehmet ağanın arabada beni beklediğini söyledi.hemen çıktım Mehmet ağa 

       arabanın arka koltuğunda oturuyordu eliyle işaret ederek yanına oturmamı istedi,yanına oturdum Ofis şefi senmisin dedi 

       Evet benim dedim,kendimi tanıttım.Şöföre arazilerin olduğu yere gitmesini söyledi.5 dakika sonra arazileri olduğu yerdey-

       dik.Bana dönerek,Cengiz gece seni araştırmış,sağlam biri olduğunu öğrenmiş şimdi ne istiyorsan söyle dedi,bende hub-

       bat depolamak için istediğim tarlaları gösterdim.Tamam verdim ücrette istemiyorum,istediğiniz kadar kullanın dedi.Ben 

       sevinçten uçuyordum.Mehmet ağa bana hangi arazi daimi Ofis kurulması için uygun dedi.bende,geçen yıl Ürün stoklanan

       arazinin uygun olduğunu söyledim.Bana dönerek bu tarlayıda daimi işyeri kurması şartıyla ofise hibe ediyorum dilekçeyi

       yaz imzalayayım dedi.Dünyalar benim olmuştu,ofise geri döndüğümüzde kendisine çay ikram ettim,o çayını içerken ben

       daktilo ile arazinin hibe dilekçesini yazdım.Mehmet ağa dilekçeyi imzaladı,müsaade istedi çıkarken hoşçakalın diyerek 

       elini uzattı,ben o kadar duygulanmışım ki elini öptüm o da beni öptü,ve çkıp gitti ondan sonra bir daha Mehmet ağayı 

      görmedim.

                     Ertesi sabah hem belediye başkanına bilgi vermek hemde hububat depolanacak arazilere yapılacak yığın yer-

       leri için kepçe ve grayder talebinde bulunmak için Belediye binasına gittim.Belediye başkanıyla görüşmek istediğimi 

       söyledim hemen içeri aldılar.belediye başkanı Bekir bey çok kibar düzgün konuşan birisi,tanışmadan sonra taleplerimi

       ilettim,hemen ilgilendi görevlileri çağırdı talimat verdi.kepçe greyder ne istersek verilecekti.çayımızı içerken kendisinin

       lise öğretrmeni olduğunu hatta Antalya'da okul müdürlüğü yaptığını anlattı.Bu samimi havadan cesaret alarak kendisine

       çok kültürlü bir insansınız,burada silahların altında her an hayati tehlikeniz olduğunu bildiğiniz halde neden bu görevi

       sürdürüyorsunuz diye sordum.Bana döndü bırakır gidersem kaçtı derler dedi,bende desinler sizin ve çocuklarınızın 

       hayatı söz konusu dedim.Benim ailem de büyük bir aile onlara leke gelir bu nedenle gidemem dedi.Müsaade isteye-

       rek oradan ayrıldım.

                           Ekip personelinin tamamı gelmişti,ertesi sabah hububat alımlarına başlayacağımızı belediye hoparlörün-

       den duyurduk.Hububat yüklü kamyonlar akşamdan sıraya girmişti,sabah alıma başladığımızda sırada yaklaşık 100 ci-

       varında kamyon vardı.Alımı ben yapıyordum,bir kamyonun üzerine çıkıyordum,en az 8 yere sonda vuruyor numune ala-

       rak ürünü fiyatlandırıyordum.sıradaki araç benim üzerinde olduğum kamyonun yanına yanaşıyordu,bende yanaşan kam-

      yonun üzerine atlıyordum,bu şekilde hiç yere inmiyordum.Bu şekilde günde 1200 ton civarında ürün satın alıyorduk.tabi

      Ürün bedelleride 3-5 gün arayla üreticiye nakit olarak Ofis veznesinden ödeniyordu.Üreticiler binanın dışında duruyor sı-

      raya girip pencereden vezne yaptığımız bölümden paralarını alıyorlardı.Güvenlik için hergün bir ,yoğun olduğu günlerde

      2 jandarma veznenin önünde üreticileri sıraya sokuyor hemde güvenliği sağlıyorlardı.

                                            Hububat alımının ilk haftası geçmişti,alım hızla devam ediyoriyordu,öğle üzeriydi birden 3-4 el si-

      lah sesi duyuldu,Çarşıda lokntanın önünde genç bir erkek yemek yerken arkadan vurularak öldürülmüştü,Gökçepayam 

      köyünden yeni evli olduğunu öğrendik,vuran kaçmıştı.bu cinayet nedeniyle jandarma yolları tuttuğundan hububat alımıda

      yarım gün durmuştu.

                                         Sabah alımlara yeniden başladık,ben arasıra kamyondan inerek büroya çay içmeye gidiyordum.

      bir gidişimde veznenin önünde nöbet tutan jandarma yanıma gelerek size bir şey söyleyeceğim,ancak benim söylediğimi

      hiç kimse bilmeyecek yemin edermisin dedi,bende ederim söyle dedim,bugün öğleden sonra Ahmet adında bir mahkum 

      mahkemeye çıkartılacak,bu mahkum jandarma binası ile adliye arasında vurulacak,başçavuş vurulma işlemine sessiz kala-

      cak bunun için 50 bin lira aldı,ne olur mahkumun sahiplerine haber ver,yalnız benim söylediğimi söyleme uzun zamandır 

      seni izliyorum sana güvendiğim için söyledim dedi.bende söz verdim söylemem dedim.Ben çay içmeden hemen geri döndüm

      Alıma yeniden başladım,gelen üreticilere bugün mahkemeye çıkacak Ahmet'in yakınlarını sordum biraz sonra birisi geldi

      ben Ahmet,in amcası oğluyum bir şeymi var dedi,bende durumu anlattım acilen G.Antep Valiliğini arayın durumu anlatın dedim

      Valiliğin telefon numaralarını da verdim.Öğle arası olması en az bir saat kazandırmıştı.saat 2 civarında 2 büyük araçta 30 a 

       yakın jandarma geldi başlarında bir yüzbaşı vardı.zaten Jandarma ile adliye binası arasında bir cadde var.askerler yolun iki

       tarafınıda tuttular halkı uzaklaştırdılar etrafta hiç kimse kalmamıştı.bizde araba baskülünün önünde durumu izliyorduk.Yüz-

       başı caddenin ortasında duruyordu,birden adliyenin 3 basamaklı merdiveninin dibinde oturan yaşlı  kadına doğru koştu

       kadını ayağa kaldırdı kadının iki kolundan tutarak çekti,yaşlı kadının elinde siyah bir tabanca vardı, Ahmet' bu yaşlı kadın 

       vuracaktı.Kadını tutukladılar,Ahmet'inde hayatı kurtulmuş oldu.

                                Hububatı açığa topraklı yığın şeklinde stokladığımızdan yığınların tabanına saman serilmektedir.saman 

       stoğumuz azalmıştı.Bölge Müdürlümüz dende saman stoklarının tükendiğini bu nedenle samanın mahallen temin edilmesi

       talimatlanmıştı.Bunun içinde yeni biçilmiş buğday veya arpa tarlalarının samanlarını toplatmamız gerekiyordu.bunun için yeni

      biçilmiş tarla sahiplerinin Gökçepayam köyünde oturduklarını öğrendim.Tarla sahiplerinde müsaade almak için yine Muhase-

      beci Yusuf bey ve Bekçi Vakkas Şimşek ile birlikte saat 17 gibi gökçepayam köyüne gittik.Köy kahvesine girdik,bizi gören 

      herkes kahveyi terketti kahveciden başka kimse kalmadı,ne olduğunu anlamadık,Vakkas' dışarı çık bizim ne için geldiğimizi

      kürtçe anlat dedim.Vakkas dışarı çıktı bir kadınla kürtçe konuşmaya başladı.Vakkas kadına yemin ediyordu.10 dakika son-

      ra köyün erkekleri yavaş yavaş gelmeye başladılar.en son ise yaşı 50 civarında birisi bir elinde tabanca,gömleğinin yarısı dı-

      şarıda nefes nefese içeri girdi.Kusura bakmayın sizi polis veya sivil asker zannettik dedi.Bende polis ve askerden neden      

      kaçıyorsunuz  dedim.elinde silah olan adam; benim adım deli sülo,benim yeni evli oğlumu bir ay önce lokantada yemek yer-

      ken arkadan vurdular,vurulan oğlumun eşi delirdi şu anda Elazığ'da Ruh ve sinir hastalıkları bölümünde,oğlumun hiç bir su-

      çu yoktu,bir aydan bu yana benim oğlumu vuran dahil,o ailenin tamamını vurdum hepsi öldü,bir tek kişi kaldı onuda 3 kere

      vurdum ölmedi şimdi bir ayağı sakat bir kolu oynamıyor,bir gözü görmüyor.Onu da öldürüp sonra teslim olacağım dedi.İsmini

      duyuyordum ama tanımıyordum bu vesile ile deli süloyuda tanımış oldum.ve bize çay kahve ikram etti sonra köye ait tarlalar-

      dan istediğimiz kadar saman toplayabileceğimizi söyledi.Teşekkür ettik oradan ayrıldık.

                                    Alım biraz hafiflemişti sıradaki kamyon sayısı 70-80 civarındaydı.o gün saat 19.gibi alımı kestim büroya 

      geldim büronun önüne oturdum bekçi çay verdi onu içiyordum.İri yarı bir adam geldi şef senmisin dedi,evet benim buyrun de-

      dim.Ben Mithat Yiğit'im yarın sabah benim sekiz kamyon buğdayım gelecek en önde sıraya girecek,sana ültimaton vermiş

      olmayayım benim kamyonlarımı sırasız alacaksın dedi ve döndü gidiyordu,Mithat ağa diye seslendim,döndü ne var söyle

      dedi,yarın sabah sen bana yüz tane mermi sıksanda ben senin sırasız buğday kamyonlarını almayacağım sende bunu bil 

      dedim.sabah görüşürüz dedi ve gitti.

                                    Mithat ağa ismini duyuyordum zengin, kural dinlemez ve hatta bir mahkumu mahkeme salonundan silah

      zorula kaçırdığı da anlatılıyordu,ilçedeki devlet kurumlarının Mithat ağanın emrinde gibi hareket ettikleride söyleniyordu.Sa-

      bah alım için araba baskülünün olduğu yere gittim.üreticiler öndeki sekiz kamyonun sıra harici olduğunu  en arkada sıraya 

      girmeleri gerektiğini konuşuyorlardı.ben ön sırada duran kamyon şöförlerine  sıra harici olduklarını kamyonlarını çekmelerini

      söyledim.Şöförler de şefim biz emir kuluyuz Mithat ağa burada duracaksınız dedi bizde durduk çekilmemiz için onun talimat

      vermesi lazım yoksa nakliye ücretimizi ödemez dediler.Jandarma Bölük komutanına sıra harici olan kamyonları baskülün

      önünden çektirmelerini söyledim.komutan araçların kime ait olduğunu sordu,bende Mithat Yiğit'e ait dedim,komutan sen en 

      iyisi Kaymakam beyle görüş dedi,bende kaymakam bey sana emir verirse çektirebilecekmisin ki dedim.Bakarız duruma dedi

      Bunlardan hayır gelmeyeceğini anlamıştım.Durumu G.Antep valiliğine bildirip yardım isteyecektim ancak durumu öncelikle 

      Bağlı bulunduğum Bölge müdürlüğüne bildirmem gerekiyordu.Telefonumuz olmadığı için İskenderun Bölge müdürlüğüne te-

      lefon etmek üzere PTT binasına gittim.Görevliye Bölge müdürlüğünün telefonunu verdim ve yıldırım görüşme yapmak istedi-

      ğim kaydını verdim.çok sinirlenmiştim.O gün Devletmi kazanacaktı,yoksa Mithat ağamı herşeyimi ortaya koyacaktım.oturup

      beklemeye başladım,10 dk.kadar sonra santraldaki görevli bayan; TMO şefi kim diye sordu,buyrun benim dedim.sizi kayma-

      kam bey telefona istiyor dedi,telefona gittim karşımdaki kaymakamdı  ne yaptığımı sordu,Bölge müdürümle alım konusunu ko-

      nuşacağımı söyledim.kaymakam gayet yumuşak bir sesle şefim gel benim burada görüş bir kurum yetkilisinin postanede gö-

      rüşmesi olurmu hadi bekliyorum dedi,bende santarl görevlisine telefonumu Kaymakam beyin odasına bağlayın dedim ve çık-

      tım.Beş dakika sonra kaymakam beyin odasındaydım.Kaymakam sinirli bir şekilde bana,sen postanede ne yapıyorsun dedi,

      Bende,buradaki hububat alımlarının düzenli yürümediği konusunda bilgi verecektim dedim,bana sen hiç bir yere telefon ede-

      mezsin dedi,bende haberleşme özgürlüğümü kısıtlayamazsınız,ben görüşürüm dedim.ne görüşeceksin dedi,bende bu ilçede

      can güvenliğinin olmadığını,devlet kurumlarını aciz kaldığını anlatacağım dedim,kaymakam hemen telefona sarılarak Jandarma

      bölük komutanını aradı,buraya acilen 8 jandarma gönder dedi,bende 8 jandarma ne yapacak kaymakam bey dedim,senin can 

      güvenliğini sağlayacaklar dedi,bende önce araba baskülünün önünde sıra harici duran 8 kamyonu çektirsinler dedim.o sırada

      jandarma bölük komutanı kaymakamım odasına geldi,buyrun kaymakam bey dedi,kaymakam baskülün önünde sıra harici bek-

      leyen kamyonları çekmesi için Mithat ağaya ricada bulunun dedi,komutan başüstüne diyerek çıktı,O anda Araban ilçesindeki

     kürumların Mithat ağanın emrine girdiğini anlamıştım.Tam kalkacaktım,Araban ziraat odası başkanı Seydi Dinç Kaymakamın 

     odasına girdi ve kaymakama,bana bak kaymakam bey sen buraya hizmet için gelen Ofis şefine baskı yapamazsın dedi,kayma-

     makam seydi beye dışarı çık dedi,o da çıkmıyorum dedi,aralarında tartışma başladı,Seydi bey senin gücün yetiyorsa Mithat 

     ağanın kamyonlarını çektirsene dedi,bunun üzerine kaymakam sustu başını önüne eğdi neredeyse ağlayacaktı.ben müsaade

     isteyerek kalktım ve kaymakam beye Mithat ağanın sıra harici bekleyen kamyonları çekilmedikçe hububat alımı yapmayacağı-

     mı söyledim ve odadan çıktım.postaneye geri geldim santral görevlisi bayana telefonumun neden bağlanmadığını sordum.o da

     kaymakam beyin emri sizi hiç bir yerle görüştürmememizi talimatladı dedi.peki dedim çıktım ofise gittim beklemeye başladım.

     Alım yapılmadığı için bazı üreticiler ürünlerini Araban'a 40 km.mesafede olan Besni ilçesi Ofisine götürmüşler,orda da Araban

     ofisinin alım yapmadığını anlatmışlar.O sırada Besni ofisinde bulunan 2 bölge kontrolörü Ziyeattin sonsuz ile Nihat Peştamalcı

     durumu Bölge müdürüne bildirerek saat 12  gibi Araban'a geldiler.Neden alım yapmadığımı sordular.araba baskülünün önün-

      bekleyen sıra harici 8 kamyon var Mithat Yiğit adındaki bir ağaya ait kamyonları çekmiyor bu nedenlede alım yapamıyorum de

      dim.onlara kaymakam,jandarma ve telefon olayını anlatmadım gözleriyle görsünler istedim.Kontrolörler nasıl olur burada devlet 

      yokmu hadi kaymakam beyin yanına gidelim durumu anlatalım dediler.Bende buyrun gidelim dedim.Kaymakamın odasına girdik

      ben köntrolörleri tanıştırırken Mithat ağa kaymakamın kapısına tekmeyi vurarak girdi,kaymakamın önünde kamyonlarını çekme-

      yeceğini ne isterlerse yapmasını söyledi.Kontrolörler gözüme baktı,kalkın gidelim dedim.dışarı çıktık ben onlara herşeyi anlattım

      G.Antep'ten yardım istememiz gerektiğini söyledim.Hayretler içinde kalmışlardı kaymakamın telefon yasağı ayrı bir konuydu,ken-

       disinin ilçeyi yönetemediği ortaya çıkacaktı bu yüzden Mithat Yiğit'in siyasi gücüne güveniyordu.Kontrolörler birde biz Mithat 

       ağayla görüşelim dediler.Ben de onlara,bu arabaları çekmediği sürece ben burada alım yapmam,ha beni buradan aldırırsınız

       Yerime gelecek olan arkadaşa aldırırsınız benim kararı kesin dedim.Kontrolörlerle Mithat ağanın görüşmesi  yaklaşık bir saat

       sürdü.Kontrolörler yanıma geldi ve bir teklifimiz var dediler.Mithat ağa şimdi kamyonlarını çekecek sen normal sıradan alıma

       devan edeceksin saat 19.den sonra mithat ağanın kamyonlarını alacaksın tamammı dediler.Benim için önemli olan Mithat ağa-

       nın kamyonlarını tüm üreticilerin ve kamu görevlilerin ve esnafın gözü önünde çekmesi dir bu Araban'a devletin gücü geldi ha-

       vasını yaratmak ve Şımarık,yasa tanımaz,zengin Mithat ağanın Devletin gücünü kabullenmesidir.Hemen kamyon sırasına bak-

       tım 70 civarında kamyon vardı.Mithat ağanın kamyonları en sona geçmişti.araba baskülünün önünde ilk sıradaki arabaya çık-

       tım.ikinci sıradaki kamyon hemen 1.sıradaki kamyonun yanına yanaştı.ilk kamyonun alımını yapıp 2.kamyona atladım 3.sırada

       ki kamyon 2.sıradaki kamyonun yanına yanşıyordu böylece yere inmeden çok seri şekilde saat 19 da 70 kamyon buğdayı

      alıp boşalmak üzere depolama sahasına gönderdim.Mithat ağanın kamyonlarından başka araç kalmamıştı.şimdi mithat ağanın      

      kamyonları gelsin dedim.Mithat ağa belediye binasının altında bulunan kahvehanede oturuyordu.Kamyonları araba baskülüne

     gelince kalktı yanıma geldi,kendisine bak mithat ağa sabah normal sırana girseydin  belkide şimdi boşalır çıkardı.ama şimdi  se-

     nin hareketin yüzünden ancak yarın öğleye boşaltılacaktır.kamyonlara gece yatma ücreti ödeyeceğin için sen zarar ettin dedim.

      Bana,zaman zaman değil yoksa ben sana yapacağımı bilirdim dedi ,döndu gidiyordu,Mithat ağa dedim.dödü bana baktı                                 mithat ağa ben Devletim ,dedim ve çekti gitti.Hemen boşaltma sahasına gittim.işçiler ton hesabı çalıştığından o gün saat 1,30 a                     kadar boş durmuşlardı.işçi çavuşunu çağırdım o gün boşalması gereken 70 kamyonu boşaltmalarını Mithat ağaya ait 8  kamyonu                 yarına bırakmalarını söyledim.boşaltma işçileri saat 20,30 a kadar 70 kamyonu boşalttılar.

      Mithat ağaya ait 8 kamyon ertesi gün boşaltıldı.1977 yılı sezonu Araban'da 17 bin ton buğday ve arpa alımı gerçekleştirildi.Sa-

     tın alınan hububat topraklı yığın olarak tamamen muhafaza altına alındıktan sonra,Ajans müdürlüğü kursuna katılmak üzere

     Araban'dan ayrılarak işyerime İskenderun Şube Müdürlüğüne döndüm.